Pazar, Haziran 17, 2007

 

Kıyı Savunması Üzerine Notlar

Hakan Gürel

Kıyı Savunması, daha doğrusu kahverengi ve iç sularda operasyon konusu günümüzde deniz kuvvetlerinde gelecek projeksiyonlarını yapan ve doktrini oluşturan daireler ile burada şekillenen konseptlere göre geliştirme ve tasarım işlerini yürüten dairelerin başını yeterince ağrıtıyor.

Önce bazı tespitler:

1. Henüz daha soğuk savaş sonrası ve günümüzde esasen asimetrik tehditler çağı diye adlandırılan döneme ilişkin bir genelgeçer kıyı savunma doktrini kurulabilmiş değildir. Başta ABD olmak üzere, batı donanmalarında bu konuda hem büyük bir kafa karışıklığı vardır, hem de bu kafa karışıklığı maliyetleri şişirerek birçok projenin iptalini beraberinde getiren imalat fiyaskolarına neden olmaktadır...

2. Deniz kuvvetlerinde genel maksatlı firkateyn ve destroyer dönemi kapanmış görünmektedir. Bu konuda yeni proje yok denecek kadar azdır. Genel eğilim, mevcut platformların modernize edilmesi ve özellikle bölge hava savunma ve ileri komuta kontrol kabiliyetini haiz az sayıda platforma destek olarak kullanılmasıdır. Platform sayısı azalmakta tonajlar artmaktadır.

3. Orta ve büyük platformlarda genel olarak madde 3'te söz ettiğim gelişmeler yaşanırken, okyanusa kıyı ülkelerde ortaya çıkan OPV (karakol gemisi) ihtiyacı genellikle İngiliz River sınıfı tarzı hafif silahlandırılmış platformlar, İspanyol BAM sınıfı hafif silahlandırılmış (ama gelişime açık) platformlar, Alman K-130 Braunschweig sınıfı obez hücumbotlar ile karşılanmaktadır. Tüm bu platformların en önemli ortak noktası DSH kabiliyetinin olmamasıdır. Oysaki saydığım bu ülkeler arasında İngiltere ve Almanya kendi ülkelerinde envantere girmeyen DSH kabiliyetli korvet platformlarını mebzul miktarlarda ihraç ve/veya ortak üretim yoluyla müttefik donanmalara satmaktadır.

4. Merkez ülkelerinde ve geleneksel açık deniz donanmalarında OPV tercihinin genellikle hafif silahlandırılmış ve DSH kabiliyeti olmayan platformlarla sınırlandırılmasının temel nedeni, elbette Rusya kaynaklı bir denizaltı tehdidinin büyük oranda ortadan kalkmasıdır. Ancak, dizel elektrik tahrikli denizaltı tehdidi gerek Türkiye gibi merkez kıtanın saçaklarında bulunan ve sorunu sadece Rusya'dan ibaret olmayan ülkeler ile örneğin Güneydoğu Asya’da Malaka Boğazı'nda ve Hürmüz boğazında süre giden büyük stratejik kapışmaya taraf olan ülkeler için hala ciddi bir biçimde varlığını sürdürmektedir.

5. Yukarıda söz edilen ülkelerde birçok önemli korvet, karakol botu ve OPV projesi hayata geçirilmiş bulunmaktadır ve ilginç bir biçimde esasen kıyı savunması doktrini de merkez ülkelerce değil biraz da bu ülke donanmalarının deneyimleri ile şekillenecektir denebilir. Bu 'deney' dönemi, satıhtan satha füze kabiliyetli Komar botları deneyimi ile karşılaştırılabilir.

6. Öte yandan deniz kuvvetleri platformlarının büyük bölümünü kaybeden ancak yukarıda bazı örnekleri verilen sıcak stratejik noktalara sınırdaş bulunan Rusya gibi ülkeler de karakol botu, korvet ve OPV konusunda büyük bir atılım içerisindedir.

7. Kahverengi sularda operasyon gamına son dönemde asimetrik tehditlere karşı savunma ya da genel olarak Anayurt savunması adında yeni bir başlık eklenmiş durumdadır. Bu döneme ilişkin yeni konsept yukarıda da bahsedildiği gibi henüz oturmuş değildir. Ancak, tarihten bazı örnekler bize ışık tutmaktadır. İlk örnek, soğuk savaş döneminde Baltık denizinde süre giden denizaltı kovalamacasıdır. İkinci örnek ise, Kuzey Kore cep denizaltıları ile Güney Kore'ye yönelik konspirasyon operasyonlarıdır. Her iki operasyonda da karşı tedbirler, neredeyse münhasıran küçük ebatlı botlar tarafından alınmıştı. Öte yandan yine yakın geçmişte ABD Donanmasına ait Arleigh Burke sınıfı USS Cole destroyerine yapılan saldırı da asimetrik tehditlerin doğasına ilişkin önemli bir veri sağlamaktadır.

Kabaca yaptığımız bu tespitleri, kendi donanma doktrinimiz ile ilişkilendirmeden önce başka konseptleri de tartışmaya açmamız yerinde olacaktır: Ağ Merkezli Muharebe, Tümleşik Savunma, İleriden Savunma vb. vb.

Tüm bu konseptler, yurt savunmasının birbiri (hatta müttefik platformları) ile tam bir koordinasyon içinde operasyon yapabilecek, bilgi ve taktik resmi paylaşabilecek farklı görev, silah, sensör, denizde dayanım, menzil vb. kabiliyetleri haiz hava, kara ve deniz unsurlarını öngörmektedir.

Ülkemizde (konumuzla ilgili) ağ merkezli muharebe ve tümleşik anayurt savunması kapsamında gerçekleştirilen/planlanan/devam eden başlıca projeler aşağıdaki gibidir:

Karada Konuşlu Sensörler
1. Uzun Ufuk
2. Sahil Güvenlik sahil radarları
3. Türk Boğazları Gemi Trafik ve Bilgi Yönetimi Sistemi Projesi
4. Gemi Tanıtma Sistemleri

Hava Platformları
1. Deniz Kuvvetleri D/K uçakları (ATR-72 ve CN-235M-100)
2. Sahil Güvenlik D/K uçakları (CN-235M-100)
3. Barış Kartalı projesi (B-737 AEW MESA)

Yukarıda sözü edilen sistemler, ülkemizi çepeçevre saran sularda ve havada tüm hareketlerin izlenmesini, füzyon merkezlerinde değerlendirilmesini, olası tehditlere en uygun platformlarla mukabele edilmesini sağlayacak tümleşik bir sistemdir.

Deniz Kuvvetlerimizde bu yeni yapılanmaya ve en yukarıda sözü edilen tespitlere uygun suüstü platformları projeleri aşağıdaki gibidir:
1. MİLGEM Karakol ve DSH gemisi
2. 400 tonluk liman savunma ve karakol botu projesi
3. Deniz kuvvetleri üslerinin korunmasına yönelik (insansız suüstü karakol vasıtalarını da) içeren savunma projeleri (AFSUDES)

MİLGEM konusunda yapılan tartışmalarda bu platformlarımızın hava savunma yönünden yetersiz olduğu değerlendirmeleri sıkça yapılmaktadır. Konunun yetkilileri için ise bu tartışma oldukça tali bir tartışmadır. Zira MİLGEM projesi, kuvvet ve proje paydaşları için öncelikle ülkemizde savaş gemisi Ar&Ge, tasarım, imalatı ve entegrasyon vb. konularda köklü bir temel ve kapasite oluşturmaya yöneliktir. Anlaşıldığı kadarıyla platform gelişmeye açıktır ve dikine fırlatılabilen hava savunma füzeleri de dâhil olmak üzere birçok farklı silah ve sensörün ileride entegrasyonuna izin veren açık bir mimariye sahiptir. Tüm olasılıklar değerlendirilmektedir ve deniz kuvvetlerimizin belirleyeceği ihtiyaca yönelik modifikasyonlar ileride yapılabilecektir. Parantez açarak, bahse konu platformlarımızda bulunan RAM PDMS kabiliyetinin, bu ölçekte bir platform için yeterli bir nokta savunma kabiliyeti sağladığı belirtilmelidir. Ancak, bu platformlarımızın normalde genel maksat firkateynlerimizin operasyon yaptığı daha yüksek tehdit ortamlarında operasyon yapması planlanıyorsa, o zaman ESSM kabiliyeti aranacaktır. MİLGEM bu konuda tek örnek değildir. Benzer tehdit ortamlarına yönelik olarak şekillendirilen diğer korvet programlarında da (MEKO A-100, Kedah, Sigma I&II, Proje 20380 Stereguschy vb.) PDMS dışında bir hava savunma kabiliyeti -en azından şimdilik- bulunmamaktadır. Bahse konu korvet tasarımlarında SeaWolf, RAM, Kashtan, hatta Mistral sistemleri kullanılmaktadır.

400 tonluk karakol botlarımızın operasyon alanında hava savunma ihtiyacı bulunmamaktadır. Ancak, 40 mm Bofors Fast Forty iki namlulu baş topunun çok önemli niteliklerinden birisi de hem kara, hem de hava hedeflerine karşı (ki bunlar arasında seyir füzeleri de bulunmaktadır) etkili olabilmesidir. 40 mm top, parça tesirli mermilerin kullanılmasına izin vermektedir. Bu da doğrudan vuruş olmasa bile hasım füzelerine zarar verebilir. Ancak esasen 40 mm top, asimetrik tehditlere karşı iyi bir çözümdür. Limanda demir atan dost platformlara karşı hızlı suüstü deniz vasıtaları ile yapılacak saldırılarda, daha küçük çaplı toplar veya 12.7 mm makineli tüfek yeterli olmayabilir. Yine sahil güvenlik botlarımızda 40 mm top ile elde edilen deneyimin de bu seçimde rol oynadığı, kuvvetin bu çap toptan memnun olduğu ve konsepte uygun bulduğu değerlendirmesi yapılabilir.

Öte yandan, su üstü vasıtalarımızın hava savunmasını yukarıda kısa bir özetini vermeye çalıştığım ağ merkezli muharebe ve tümleşik anayurt savunması modeli içerisinde yeniden düşünmek gereklidir. Bu modelde, su üstünde SM-1, ESSM, Sea Sparrow ve RAM, kıyı ve yaklaşma sularında I-Hawk vd. füze sistemleri planlanmaktadır. Öte yandan, tümleşik sensör ve platformlarımz ile elde edilecek taktik resmin, hava savunma bakımından yüksek tehdit içeren bölgelere hangi vasıtalarımızın tevcih edileceği konusunda esasa dair bir yeri olacaktır. Muhtemelen Selanik açıklarında bir MİLGEM veya YTKB göremeyeceğiz.

Çarşamba, Mayıs 30, 2007

 

Korvet Sınıfı Gemiler

Hakan Gürel
Ocak 2007

Not: yazının programlar hakkında özet bilgi, görsel malzeme ve karşılaştırma tablolarını da içeren MS WORD formatındaki orijinal formunu edinmek isteyenler, modushg@yahoo.com e-posta adresime başvurabilir.

Korvet sınıf gemilerin nasıl tanımlanacağı konusunda bir muğlâklık söz konusudur. Bunun bir nedeni farklı ülke donanmalarında ve dolayısıyla denizcilik geleneklerinde bu tipte gemilerin farklı şekillerde sınıflandırılmasıdır. Nitekim Türk Deniz Kuvvetleri tarafından korvet olarak sınıflandırılan A79 Aviso (d'Estienne d'Orves) tipi TCG Burak korvetleri, Fransa donanmasında firkateyn olarak sınıflandırılmaktadır.[1] Rus donanmasında, NATO kaynaklarında korvet olarak tanımlanan Grisha, Tarantul vb. sınıfı platformlar karakol botu olarak sınıflandırılmaktadır. Bu örnekler çoğaltılabilir.

İkinci bir neden, korvet olarak sınıflandırılmakta olan platformların deplasman, silah ve sensör yükü ve dolayısıyla görevlerinin çok geniş bir yelpazede yer alması olmalıdır.

“Korvet ve kıyı karakol gemisinin birçok ortak yönü bulunmaktadır, zira her ikisi de istisnalar olsa da genellikle 55 ilâ 100 metre boy ve 490 ilâ 2500 ton arasındaki gemilerdir.”[2]

Nitekim Hint Deniz Kuvvetleri envanterinde bulunan 485 tonluk Abhay (PAUK II) sınıfı korvetlerden, İsveç donanmasında yeni hizmete alınmaya başlayan 72+ metre boy ve 640+ tonluk Visby sınıfı korvetlere, Malezya’nın Kedah (MEKO® 100 RMN) sınıfı 91 metre boy ve 1650 tonluk korvetlerinden, Alman Donanması’nın yeni K–130 Braunschweig sınıfı 89 metre boy ve 1840 tonluk korvetlerine kadar oldukça geniş bir yelpaze söz konusudur.

Üçüncü bir tanımlama güçlüğü, ülkelerin iç ve dış politik nedenlerden ötürü platformlara korvet adını yakıştırmasıyla ilgilidir. Bu konuda kuşkusuz en son ve en iyi örneklerden birisi de Güney Afrika Cumhuriyeti’nin A–200 Amatola sınıfı korvetleridir. 121 metre boy ve 3500 tonluk deplasmanları ve bu hacme uygun silah ve sensör sistemleri ile bahse konu platform aslında firkateyn tanımına daha uygun düşmektedir.

Korvet tanımı konusunda kanımızca aşağıdaki tanım yol gösterici olmaktadır:

“Korvetler, hızlı (25 knot veya üstü), iyi silahlandırılmış 700 ilâ 2000 ton deplasmanlı ve en çok bölgesel harekâtlar uygun olan gemilerdir. Korvetler genellikle orta tehdit düzeyinde harekât yapmak için gereken sensör, silah ve muharebe sistemlerinin yerleştirilebileceği en küçük platformlardır.”[3]

Her ne kadar hangi tip ve ebatta gemilerin korvet sınıfına dâhil edileceği noktasında birbirinden çok farklı tercihler söz konusu olsa da korvet sınıfı gemilerin geleceğin deniz muharebesinde ve deniz menfaatlerinin korunmasına yönelik barış zamanı görevlerde ne tür işlevler üstlenmesi gerektiği konusunda az çok bir fikir birliği söz konusudur.

Korvet Konsepti

20 yüzyılda yaşanan birçok muharebe ve bunların neticesinde uzun yıllar süren Soğuk Savaş dönemi 90’lı yıllarla birlikte ortadan kalkmış bulunmaktadır. Batı ve Doğu blokları arasında bir saflaşmaya dayanan dönemin deniz kuvvetleri yapısı bugün sürdürülebilir olmaktan çıkmış bulunmaktadır. Nitekim her ne kadar savunma bakanlıkları ve kuvvet komutanlıkları koridorlarında memnuniyetsizlikle karşılansa da büyük donanmaları bulunan ülkelerde deniz platformlarında ciddi indirimlere gidilmektedir.[4] SSCB’nin çok sayıda balistik nükleer füze kabiliyetli denizaltısına (SSBN) karşı çok sayıda denizaltı savunma harbi kabiliyetli platform ile savunma, çok sayıda denizaltı ile caydırıcı karşılık arayan Batı donanmaları bugün bahse konu tehdidin ortadan kalkmasıyla birlikte yeni bir yapılanmanın eşiğinde bulunmaktadır.

Günümüzün tehdit senaryoları kuşkusuz Soğuk Savaş döneminden büyük farklılık arz etmektedir. Küçük ve orta ölçekli kıyı donanmalarının sahip oldukları çok sayıda küçük ve hızlı platform ile oluşturabilecekleri asimetrik tehdit, ABD’nin Arleigh Burke sınıfı Aegis destroyeri USS Cole’un karşılaştığı türden terörist tehditler ve giderek önem kazanan münhasır ekonomik alanda deniz yolları güvenliğinin sağlanması, kaçakçılık ve yasadışı ticaretle mücadele gibi meydan okumalar donanmaları yeni ve bu görevlere adanmış platformlara yönelmeye itmiştir.[5] Korvet veya açık deniz karakol sınıfı gemiler artık sadece küçük ve orta ölçekli donanmalar için öncelikli bir tercih değildir. Dünya çapında giderek artan denizyolu ticaret hacmi ve özellikle de hidrokarbonların ve yatırım ara mallarının ağırlıklı olarak deniz yolları üzerinden nakli bu bölgelerde etkin bir barış zamanı karakol kabiliyetinin tesis edilmesini gerekli kılmaktadır. Öte yandan tam olarak bu iş için tasarlanmamış olan büyük platformlar, karşılaştırmalı olarak çok daha büyük risklerle karşılaşabilmektedir. Dünyanın en modern su üstü vasıtalarından birisi olduğu teslim edilen Arleigh Burke sınıfı USS Cole örneğinde olduğu gibi limana bağlı olduğu esnada karşılaşılan bir terörist saldırıdan, mayın tehdidine, hatta yakın bir gelecekte cep denizaltıları kullanılarak terörizm ve kaçakçılık faaliyetlerine kadar geniş bir yelpazede kendine yeterli ve gerektiğinde sahip olduğu ileri iletişim vasıtalarıyla çeşitli hava, kara ve deniz unsurları ile ortak operasyon yapabilecek platformlara duyulan ihtiyaç kendisini ciddi anlamda hissettirmeye başlamıştır.

Günümüzde, kuvvet projeksiyonu ve kıyı sularda muharebe yeteneği özel bir önem kazanmıştır. Nitekim Batı donanmalarında alan hava savunma (AAW) ve C4ISR kabiliyetli büyük platformları (örneğin, ABD’de Arleigh Burke, İspanya’da Alvaro de Bazan, Almanya’da Sachsen, Hollanda da Zeven de Provincien sınıfı hava savunma destroyerleri) envantere almaktadır. Öte yandan, bahse konu platformlar oldukça pahalı platformlardır ve yeni tehdit senaryolarının gerektirdiği hızlı ve yaygın kuvvet projeksiyonunun gerektirdiği sayıda hizmete girmeleri olasılığı bulunmamaktadır. Bir anlamda, Batı donanmalarında toplam tonaj açısından bir artış söz konusudur, ancak bu artış platform sayısında görülmemektedir.

Bugün Batı donanmalarının belki de en önemli eksikliği, ağ merkezli muharebe felsefesine uygun olarak (gerekli Link sistemleri ile donatılmış) yeterli sayıda maliyet etkin platforma sahip olunmamasıdır. Yeni tehdit algılamaları dâhilinde Donanmaların, Sahil Güvenlik ve Sivil Denizcilik Kurumları ile ana yurt savunması problemlerine kısmi çözüm getirmeleri mümkünse de sözgelimi Hürmüz Boğazı, Baltık Denizi, Süveyş Kanalı, Nijerya açıkları ve Güneydoğu Asya gibi sıcak bölgelerde bu görev ve işlevi üstlenecek adanmış platformlara ihtiyaç bulunmaktadır. Bu platformlardan asgari olarak deniz karakol ve su üstü muharebe silah ve sensörleriyle donatılması, nokta hava savunma sistemlerine sahip olması ve tercihan denizaltı savunma harbi yürütebilmesi beklenmektedir.

Korvet sınıfı gemilerin hem Batı hem Doğu donanmalarında yeni görev tanımlamalarına uygun bir tasarım ve silah-sensör yükü ile devreye alınmalarında bir başka neden de salt su üstü harbi ve kısmi deniz karakol görevlerini üstlenen ve denizde kalış süresi ve ağır deniz şartlarında harekât kabiliyeti sınırlı hücumbot sınıfı botlar ile genel maksatlı firkateynler arasında bir platforma duyulan ihtiyaçtır. Zira hücumbotların yukarıda bahse konu edilen tehdit algılamaları doğrultusunda adanmış birer karakol gemisi olarak işlev üstlenmeleri birçok nedenden ötürü mümkün görülmemektedir.

Hücumbotların geleceğin orta ölçekli donanma doktrinindeki yeri bugün artık iyice tartışmalı bir hale gelmiştir. Aslında daha II. Dünya Savaşında konvansiyonel silahlar ve asli olarak torpidolarla donatılan hücumbotlar da kendilerinden beklenen görevleri yerine getirememişlerdi.

Her iki Dünya Savaşı’nda, 1914 – 1918 ve 1939 – 1945 yılları arasında kullanılan küçük taarruz botları hayal kırıcı bir performans göstermiştir. Alman Schnellboote (veya S-Botlar), Amerikan PT-Botları ve İngiliz Motorlu Torpido Botları (MTBs) efsanesi konusunda çok şey yazılıp çizilmiştir ama gerçekte bu dönemlerde yalnız tek bir savaş gemisi torpillenebilmiştir. Bu küçük savaş tekneleri, yüksek hızlarda (küçük ebatlarının sağladığı gizlilik niteliğini ortadan kaldıran) gürültülü motor sesi düşmana uyardığı için hava saldırılarına karşı inanılmaz ölçüde açıklardı.[6]

Hücumbotların, özellikle de küçük ve orta ölçekli kıyı donanmaları için yeniden önem kazanması satıhtan satha füzelerin devreye girmesiyle ilişkilidir. 1967 yılında İsrail Donanması bayrak gemisi Eliat destroyerinin, Mısır donanmasına ait Komar sınıfı hücumbotlar tarafından Styx satıhtan satha füzeleri kullanılarak batırılması bir dönüm noktası oluşturmuştur. Ancak bu dönem de uzun sürmemiştir; nitekim daha 1973 yılında Yom Kippur savaşında İsrail donanması unsurlarına karşı Mısır ve Suriye tarafından kullanılan 54 Styx füzesinden hiçbirisi İsrail elektronik karıştırma önlemlerini (ECM) aşarak hedefini bulamamıştır. Buna karşılık 3 Suriye ve 5 Mısır hücumbotu batırılmıştır.[7]

30 metrelik karşılaştırmalı olarak küçük denebilecek su üstü platformlarından ateşlenebilen satıhtan satha füzelerin doğurduğu tehdidin giderilmesi uzun yıllar Batı donanmaları için öncelikli araştırma sahalarından birisini oluşturmuş ve bu konuda elektronik karşı tedbir/karıştırma sistemlerinden (ECM), Phalanx, Goalkeeper, Meroka ve Türk Deniz Kuvvetleri’nde kullanılmakta olan Sea Zenith gibi namlulu yakın hava savunma sistemlerine (CIWS) ve en son olarak RAM gibi nokta savunma güdümlü füze sistemlerine (PDMS) kadar ilerleyen bir süreç başlamıştır.

Bu deneyimler ışığında hücumbotlar daha uzun menzilli satıhtan satha füze ve sensörler ile donatılmaya başlanmış, dolayısıyla da tonaj giderek artma eğilimi göstermiştir. Dünya çapında hemen bütün küçük ve orta ölçekli donanmaların, özellikle Alman, Fransız ve Rus hücumbotları ile donatıldığı bu dönemde satıhtan satha füzelerle donatılmış gemiler dikkate değer başarılar elde etmiştir.

Hint Donanması tarafından 1971 yılındaki Hindistan – Pakistan Savaşında ateşlenen 12 P–15 füzesinden 11’i Pakistan destroyeri Kyber, bir mayın tarama gemisi, birçok kargo gemisini batırmış ve Shah Jahan destroyerine hasar vermiştir. (…) Paracel Adaları yakınlarında meydana gelen bir muharebede Çin Halk Cumhuriyet’ine ait destroyerler çok sayıda HY-2 Styx füzesi ateşleyerek Güney Vietnam donanmasına ait Nhut Tao mayın tarama gemisini batırmış ve Tran Khanh Duh eskort gemisine hasar vermiştir.[8]

Ancak satıhtan satha füze ile donatılmış hücumbotların bir dönem sağladıkları avantaj artık çok geçerli değildir. Bunun temel nedeni, sınırlı hava savunma silah ve menzil kabiliyeti bulunan hücumbotların, helikopter konuşlu havadan karaya füzelere karşı sınırlı bir savunma kabiliyetlerinin bulunmasıdır. Nitekim Falkland/Malvinas savaşı döneminde Lynx helikopterleri ile kullanılan Sea Skua füzeleri, Arjantin Deniz Kuvvetleri’nin ARA Alferez Sobral destek gemisine ve birçok karakol gemisine büyük zarar vermiş, yine Westland Wasp helikopterleri ile kullanılan AS–12 füzeleri 25 Nisan 1982 tarihinde, yüzeyde yakaladıkları ARA Santa Fe denizaltısını savaş dışı bırakmıştır.[9],[10]

Donanmalarında benzer kabiliyeti devam ettirmek isteyen ülkeler, daha büyük tonajlı hücumbotlara yönelmiş bulunmaktadır. Alman Lürssen Werft tasarımı 57 metrelik FPB–57 sınıfı hücumbotların (Doğan, Rüzgâr ve Yıldız sınıflarından sonra) devamını oluşturan ve günümüzde Türk Deniz Kuvvetleri hücumbot envanterinin de belkemiğini oluşturan Kılıç I ve II sınıfı hücumbotlar, deplasman ve silah-sensör yükleri ile korvet olarak tanımlanmaya yakın platformlar olarak kendilerini göstermektedirler. Ancak denizde lojistik destek olmaksızın kalış süreleri, çok maksatlı görev profillerinin olmaması (örneğin, denizaltı harbi yapma ve helikopter kabiliyetlerinin bulunmaması) bu platformların ideal birer karakol vasıtası olmadıklarının göstergesidir. Asli görevleri, düşman satıh gemilerine karşı ani ve hızlı taarruzlar gerçekleştirmektir. Hücumbotlar, pasif savunma önlemlerinin yanı sıra RAM nokta güdümlü mermili hava savunma sistemleri (PDMS) ile donatılmaktadır. Örneğin, Yunan Deniz Kuvvetlerinin Super Vita sınıfı hücumbotları, 76/62 mm Oto Melara Compacto topu ve MM–40 Exocet satıhtan satha füzelerine ek olarak, RAM PDMS ve iki adet 30 mm top ile donatılmıştır.

Ancak tüm bu önlemler, nokta hava savunma amaçlıdır ve temelde hücumbotların satıhtan satha muharebe kabiliyetlerini idame ettirme amacına yöneliktir. Bahse konu platformların eskort vb. görevleri yerine getirmesi bu silah ve sensör yükü ile mümkün görülmemektedir. Yukarıda izah edilmeye çalışılan yeni tehdit senaryolarında hücumbotların öncelikli bir yer edinmeyeceği değerlendirmesi yapılmaktadır.

Hücumbotlar, küçük ebatlarının getirdiği gizlilik niteliği ile düşman savaş gemileri ve deniz menfaatlerine sürpriz saldırılar geliştirmek üzere tasarlanmış, denizde kalış süresi ve ağır deniz şartlarında harekât kabiliyeti sınırlı olan platformlardır. Günümüz tehdit senaryoları içerisinde Ege Denizi gibi, sütre gerisinden taarruz düzenlenebilecek muharebe alanları dışında, özellikle de tanımları gereği açık denizde operasyonel etkinlikleri son derece sınırlıdır.

Öte yandan, firkateynler, hücumbotlara kıyasla yukarıda izah edilen tehditlere karşı daha iyi donanımlıdır. Nokta veya alan hava savunma füzeleri ve çok daha uzaktan hedef tespit, teşhis ve temas kabiliyetleri ile uzun yıllar donanmaların esas platformu olarak görev yapmışlardır.

Günümüze kadar, kıyı ve açık denizde karakol kabiliyetini ve su üstü, denizaltı ve hava tehditleriyle mücadele görevi ağırlıklı olarak firkateyn ve hafif firkateyn sınıfı gemiler tarafından yürütülmekteydi. Bugün bu alanda önemli değişiklikler söz konusudur. Soğuk Savaş döneminin denizaltı savunma harbi kabiliyetli platformları yerini daha az sayıda olmak kaydıyla hava savunma firkateynlerine bırakmakta, genel maksat firkateyn programlarında genellikle mevcut platformların modernizasyonuna ağırlık verilmektedir. Nitekim ABD donanması, FFG–7 Oliver H. Perry sınıfı firkateynleri ekonomik hizmet süreleri dolmadan hizmet dışına çıkararak ağırlıklı olarak müttefiklerine hibe etmiştir.[11]Üstelik, Batı donanmalarında, finansman ve konfigürasyon konusunda hala sorunları bulunan Fransız – İtalyan ortak girişimi FREMM dışında kayda değer bir genel maksat firkateyni çalışması da bulunmamaktadır.

Mevcut eğilimler ışığında, Batı donanmalarının az sayıda hava savunma destroyeri ve/veya firkateyni kalkanı altında modernize edilmiş genel maksat firkateyn platformlarını bir süre daha idame ettirecekleri anlaşılmaktadır. Aynı eğilim, Rus donanmasında da görülmektedir. Rus donanması da büyük parça gemilerini idame ve modernize ederken, Proje 20380 Stereguschy korvetlerine önemli bir iş yükü vermeyi planlamaktadır.[12]

Teknolojide ve özellikle de elektronik ve dikine fırlatılabilen füze sistemlerinde yaşanan gelişmeler firkateynden daha küçük boyutlardaki platformların benzer görevleri icra edebilmelerini sağlamaktadır. Üç boyutlu radar teknolojisi, optronikler, Geliştirilmiş Sea Sparrow Füzesi (ESSM) örneğinde olduğu gibi geliştirilmiş hava savunma kabiliyeti, minyatürize edilmiş çekili sonar sistemleri (TAS) gibi birçok muharebe sistemi korvetlerin boyutlarına ve dolayısıyla işletme maliyetlerine nazaran kabiliyetlerinin optimum seviyede tutulabilmesine izin vermektedir.

Öte yandan, özellikle de asimetrik tehditlere karşı gerekli donanıma sahip olma, düşman hatları gerisinde özel harekât yapabilme gereksinimine uygun görevler için de korvetler uygun platformlar olarak dikkati çekmektedir. Korvetler, bir yandan savaş döneminde genel maksat firkateynlerin üstlendiği göreve kısmen benzer görevler üstlenebilecek, bir yandan da barış ve düşük yoğunluklu savaş ortamlarında anayurt ve ulusal deniz menfaatlerinin korunmasında esas iş yükünü üstlenecek platformlardır.

Korvet sınıfı gemilerin önemini artıran bir başka husus da deniz harekâtlarında ağırlığın açık denizlerden (okyanus) kıyılara kayması olarak değerlendirilmektedir. Nitekim belli başlı donanmaların gelecek yatırımları da bu hususa ışık tutmaktadır.

Okyanus harekâtlarından ziyade kıyı harekâtlarına verilen ağırlık 161,3 Milyar Dolarlık bir pazar doğurmuştur. Bu pazarda önümüzdeki on yıl içerisinde 940 adet geminin satın alınması öngörülmektedir. Yakın vadeli projeksiyonlar 41,9 Milyar Dolar bedelli 264 gemiyi içerirken orta vadede 46,0 Milyar Dolar bedelli 301, uzun vadede 73,4 Milyar Dolar bedelli 375 geminin hizmete girmesi söz konusudur.[13]

Başlıca korvet programları

Dünya çapında birçok korvet programı yürütülmektedir. Bu projelerin büyük kısmı Avrupa, Güneydoğu Asya, Körfez Ülkeleri ve Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerde ele alınmakla birlikte Afrika ve Güney Amerika ülkeleri de korvet programlarına ilgi duymakta ve/veya korvet inşa projelerini hayata geçirmektedir.

Başlıca korvet programları ele alınırken, iyi silahlandırılmış 700 ilâ 2000 ton deplasmanlı ve bölgesel harekâtlar uygun olan, genellikle orta tehdit düzeyinde harekât yapmak için gereken sensör, silah ve muharebe sistemlerinin yerleştirilebileceği platformlar esas alınacaktır. Programlar, yapımcı ülke yerine, sistemlerin alıcısı olan ülkelerin içinde yer aldığı coğrafi bölgeler göz önünde tutularak sınıflandırılmıştır. 2000 yılında itibariyle uygulamaya geçirilmiş bulunan programlar dikkate alınmıştır. İspanyol BAM benzeri mevcut haliyle münhasıran kıyı karakol gemisi (OPV) olarak projelendirilen programlar sıralamaya dâhil edilmemiştir.

Avrupa
Almanya
K-130 F-260 Braunschweig
İsveç
YS-2000 K31 Visby
Polonya[14]
MEKO® A-100 Gawron II
Rusya
Proje 20380 Stereguschy
Türkiye
MİLGEM TCG Heybeliada

Güneydoğu Asya
Ülke
Sınıf
Endonezya
Sigma I ve II
Malezya
MEKO® A-100 RMN Kedah
Brunei
Nakhoda Ragam

Körfez Ülkeleri
BAE
Baynunah

Kuzey Amerika
ABD
LCS

Kaynaklar

[1] Türk Deniz Kuvvetleri için: http://www.dzkk.tsk.mil.tr/turkce/Platformlar/sinifBurak.asp; Fransız Deniz Kuvvetleri için: http://www.defense.gouv.fr/portal_repository/2109210208__0001/fichier/getData
[2] Corvettes Steaming Ahead, E. R. Hooton, Armada International, 6/2005, pp. 14-18
[3] Naval Systems Projections Database™, Definition of Vessel Types, AMI International,
http://www.amiinter.com/nspd_sample.html
[4] İngiltere'de yine askerler konuştu: Ordumuzu teneke ordu haline getirdiniz... Sir Alan West (em. Amiral), İngiliz Kraliyet Donanması, http://www.nethaber.com/NewsDetails.aspx?id=7535
[5] USS Cole’un uğradığı saldırının şeması için bkz. Ek 1.
[6] Corvettes: The Choice Platform for Regional Navies, CPT Cheng Ching Siang
[7] a.g.y.
[8] In perial on the sea: Surface combatants are facing more lethal anti-ship misiles, Lon Nordeen, Journal of Electronic Defense, 1 Ocak 2002.
[9] a.g.y.
[10] Weapons of the Falklands War, http://en.wikipedia.org/wiki/Weapons_of_the_Falklands_War .

[11] ABD’den hibe yolu ile alınan Oliver H. Perry gemileri, Gabya sınıfı olarak Türk Deniz Kuvvetleri’nde de hizmete girmiş bulunmaktadır. Hâlihazırda bu firkateynlerden envanterde 8 (sekiz) adet bulunmaktadır. Bu platformlar üzerinde, S-70B Deniz Şahini ASW helikopterlerinin harekât yapabilmesi için gövde uzatma işlemi ve ASIST sistemi uygulanmıştır; devam eden ve ağırlıklı olarak ulusal Ar&Ge ve teknolojiye dayanan Genesis projesi ile firkateynlerin savaş harekât merkezleri de modernize edilmektedir.
[12] Bkz. Proje 20380 Stereguschy Korveti Profil Ver.01, Hakan Gürel, Savunma ve Strateji Portalı, 19 Ekim 2006
[13] Littoral Warfare: Ships & Systems: From the Sea to the Land, Executive Summary, Stuart L. Slade, Forecast International
[14] Polonya’nın Gdynia Tersanesinde, Blomh & Voss işbirliği ile imalatı süren Proje Project 621/1 Gawron (MEKO® A–100) projesi hakkında açık kaynaklarda yeterli bilgiler bulunmamaktadır. Projenin uzadığı yönünde bir izlenim edinilmektedir.

Cuma, Nisan 27, 2007

 

Rusya AKKA Antlaşmasından Çekileceğini Açıkladı

Hakan Gürel

Ülkemizin içinden geçtiği hassas konjonktür dış gelişmelere olan duyarlılığımızı azaltmamalı diye düşünüyorum. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, görevinin sona ermesine yakın önemli bir açıklamada bulundu. Rusya, ABD'nin 'füze kalkanı' uygulaması çerçevesinde kimi Doğu Avrupa ülkelerine kara konuşlu anti balistik füze sistemlerini yerleştirme projesini protesto etmek maksadıyla AKKA antlaşmasından çekilmeliydi.

Basınımızda yer alan değerlendirmeler, bu konuda sağlıklı bir görüş oluşturmaya yeterli veri içermemektedir. Bu nedenle bazı soru ve olguları sıralayarak konuya daha sağlıklı bir biçimde yaklaşmak arzusundayım:

1. Rusya, bugüne kadar AKKA antlaşması gereği yükümlülüklerini yerine getirmiş midir? Putin'in açıklaması ne derece 'yeni bir gelişme' addedilebilir?

Rusya, AKKA antlaşması hükümlerini özellikle de Kafkasya ülkelerinden sınırdaşımız Ermenistan ve Gürcistan'daki askeri varlığı ile geçmişte zaten ihlal etmişti. Türkiye bu konudaki şikâyetlerini NATO nezdinde defalarca dile getirmiştir. Hâlihazırda, Gürcistan'daki askeri üslerini boşaltmak durumunda kalan Rusya, Ermenistan'daki askeri varlığında herhangi bir azaltmaya gideceği yönünde sinyal vermemekte, bilakis hem Ermeni, hem Rus cephesinden gelen açıklamalar askeri ilişkilerin artarak süreceğini düşündürmektedir.

2. Rusya'nın itirazı hukuken doğru mudur?

Rusya'nın, ABD'nin füze kalkanı projesi nedeniyle AKKA antlaşmasından çekilmesini haklı ya da meşru kılan herhangi bir hukuki dayanak bulunmamaktadır. ABD, Avrupa dışı bir ülke olarak bahse konu antlaşmaya tabi değildir. Yerleştirilen sistemler, öz-savunma sistemleridir; bu nedenle sistemlerin konuşlandırılması planlanan, örneğin Polonya gibi AKKA antlaşmasına taraf ülkeler için de bir ihlal söz konusu değildir.

3. Güvenlik Antlaşmalarından tek taraflı olarak çekilen tek ülke Rusya mıdır?

Hayır. ABD de 2002 yılında 1972 tarihli AB antlaşmasından çekilmişti. Dolayısıyla, ABD’nin pacta sund servanda (ahde vefa) ilkesi bağlamında moral bir üstünlüğünün olmadığı ortadadır.

4. Füze Kalkanı sistemleri yerleştirme projesinin kapsamı ve askeri hedefi nedir?

ABD, bahse konu kara konuşlu sistemlerden Alaska’ya 40, Kaliforniya’ya 4 ve Avrupa’ya (muhtemelen Polonya) 10 adet konuşlandırmayı planlamaktadır. Bir sistemin de Guam adasına yerleştirilmesi planlanmaktadır. ABD, Rusya itirazına yönelik olarak Avrupa konuşlu olarak kazanılmak istenen kabiliyetin esasen İran kaynaklı balistik füze tehdidine yönelik olduğunu dile getirmektedir. Bu yaklaşımın, salt Avrupa esaslı olmak üzere kısmen doğru olduğu öne sürülebilir. Bununla birlikte, büyük resim, başka bir deyişle Alaska’daki sistemler, SM–3/4/5 füzeleri ile Japonya’ya kazandırılmakta olan deniz konuşlu balistik füzelere karşı füze (ABM) kabiliyeti ve Guam gibi örnekler düşünüldüğünde bahse konu sistemlerin münhasıran İran’a karşı olduğu tezi çok geçerli görünmemektedir.

5. Füze Kalkanı sistemi Rus askeri çıkarlarını ne ölçüde zedelemektedir?

Gerçekçi bir değerlendirmeye göre, ABD savunma bütçesinin %5’i nispetinde olan ve ağırlıklı Sovyet döneminden kalma nükleer kabiliyeti idame ettirmeyi hedefleyen Rus savunma bütçesinin ABD ile bir karşılıklı silahlanma yarışından galip çıkması olası değildir. Öte yandan, bahse konu ABM sistemleri, Rusya’nın elinde bulundurduğu asli caydırıcı gücü bir ölçüde zayıflatmaktadır. Yine de esasen terminal aşamada kanıtlanmış füze imha kabiliyetinin NBC başlıklı balistik füze saldırısına karşı etkili olması (atmosfer dışında imha etmesi) beklentisi de henüz gerçekçi değildir. Başka bir deyişle, münhasıran ABM sistemleri Rusya’nın elindeki başlık, lançer ve silo sayısı düşünüldüğünde etkili bir önlem sayılamaz. Dolayısıyla, ABM sistemlerinin Rusya’nın NBC caydırıcılığını ancak ‘eser miktarda’ azaltmakta olduğu değerlendirmesi yapılabilir.

6. Füze Kalkanı sistemi Rus stratejik çıkarlarını ne ölçüde zedelemektedir?

Kanımızca bahse konu sistemlerin esas etkisi askeri kabiliyetlerinden ziyade görünür kıldığı stratejik saflaşmadan kaynaklanmaktadır. Bahse konu kabiliyetin daha önce önerildiği Türkiye, Romanya, Bulgaristan ve Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerde pek taraftar bulmadığı bilinmektedir. Bahse konu ülkeler her ne kadar Atlantik Antlaşmasının tarafı olsalar da doğrudan NATO askeri planlaması ile ilintili olmayan bir ABD mahreçli ABM kabiliyetini istememektedir. Öte yandan Polonya bu konuda başka bir örnek oluşturmaktadır. ABD’nin, soğuk savaşı sona erdiren ve Demir Perde’nin çöküşünü hazırlayan ilk ateşi tutuşturan Polonya ile özsel bir ilişkisi bulunmaktadır. Polonya’nın AB içinde esas Troya Atı olduğu kuşku götürmez bir gerçektir. Sıkı Almanya bağları dahi ABD’nin bu ülke üzerindeki etkisini hafifletememiştir. Polonya’nın Irak konusunda ABD’ye verdiği destek unutulmamalıdır. F-16C/D, Oliver H. Perry sınıfı firkateynler vb. birçok ABD mahreçli savunma sistemi Polonya ordusu envanterine katılmış ve/veya katılmaktadır. Aynı cümleden olmak üzere Polonya, AB ile Rusya arasındaki enerji nakil antlaşmasına uzun süredir engel çıkartmaktadır. Başka bir deyişle, uzak-Atlantik yanlısı tutumu, AB ile Rusya arasındaki esasa dair bir bağın oluşturulmasına yönelik Alman-Fransız girişimlerini bugüne kadar bloke edebilmiştir. Bu bağın ne kadar önemsendiğine dair temel örnek olarak eski Alman Şansölyesi Gerhard Schroeder’in Gazprom’un danışmanlığına getirilmiş olması verilebilir.

Füze sistemlerinin Polonya’ya yerleştirilecek olması, bu ülkenin yukarıda kısaca özetlenen stratejik konumlanmasının ABD tarafından pekiştirilmesi olarak yorumlanabilir. AB ile kendisinin baskın olduğu bir enerji ilişkisi kurmak istenen Rusya’nın hayal kırıklığı kuşkusuz çok daha artmış olmaktadır. Ukrayna’nın da Polonya örneğini (stratejik anlamda) izleyecek olması öngörüsü kuşkusuz Rusya’yı daha sert bir savunma çizgisine itmiş bulunmaktadır.

Bu gelişmeler, temelde Alman stratejisinde lebensraum olarak adlandırılan ve Almanya ile Rusya stratejik bir mücadele sahası olan ülkelerin ABD çizgisine yaklaşmakta olduklarını düşündürmektedir. Böyle bir gelişmenin sonuçları Rusya ve belki Almanya açısından stratejik anlamda yıkıcı olabilir. Bahse konu bölge Avrasya kıtasının tam ortasında, Batı ile Doğu arasındaki temel fay kırıklarından birisinin üzerinde yer almaktadır. AB ile Rusya arasında ABD müdahalesi olmaksızın tesis edilebilen arasında pat durumu bölge dışı bir güç lehine bozulmaktadır.


Sonuç:

Tüm bu veriler ışığında, Rusya’nın AKKA antlaşmasından çekilmesi, Türkiye adına önemli bir jeostratejik meydan okuma yaratmamaktadır, zira Rusya zaten Türkiye’ye sınırdaş ülkelerde bu antlaşmayı ihlal içerisindedir.

Rusya’nın protestosunun etkili olabilmesi için iki temel koşul bulunmaktadır:
1. Rusya’nın ABD’ye karşı askeri olarak yanıt verebileceği bir bütçeyi idame ettirebilmesi ve
2. Rusya ile birlikte Lebensraum bölgesini kendi hinterlandı kabul eden Almanya’nın denkleme Rusya yanında ve bölge dışı güç karşıtı bir konumla dâhil olması.

Her iki koşulun gerçekleşme olasılığının eldeki veriler ışığında düşük olduğu değerlendirilmektedir. AKKA antlaşması Orta Avrupa açısından kısmen miadını doldurmuş, amacına ulaşmış bir antlaşmadır. Rusya’nın bu antlaşmadan çekilmesi stratejik bir dengesizlik yaratmaz. Rusya’da Putin’de sonra gelecek devlet başkanına verilen bir iç politika mesajı olarak da yorumlanabilir.

Çarşamba, Kasım 22, 2006

 

Rus Deniz Kuvvetleri ve Korvet Sınıfı Gemiler

Hakan Gürel

Rus Deniz Kuvvetlerinin Mevcut Durumu ve Gelecek Projeksiyonları

Rus Donanmasının büyük bir alanda ülke menfaatlerini koruması gerekmektedir: ?(?) kıta sahanlığı 4 milyon kilometrekarelik bir alanı kapsamaktadır ki bu alan Hindistan?ın yüzölçümüne eşittir. Üstelik bütün bu alanlarda hidrokarbon kaynakları bulunmaktadır. Öte yandan Rus münhasır ekonomik zonu Birleşik Devletler ile aynı bölgedir. Araştırmacı ve bilim adamlarına göre Kuzey Buz Denizi kıta sahanlığı Rusya?nın petrol ve doğal gaz yataklarının %80?ini içermektedir. Denizcilik bölgeleri ve büyük nehir havzaları Rus nüfusunun %50?sini ve Rusya?nın endüstriyel potansiyelinin %60?ını barındırmaktadır. Rus Kuzey Buz Denizi ve Uzak Doğu sahilleri ve kıta sahanlığı hidrokarbon bakımından zengindir ve 100 yıl yetecek kaynak bulunmaktadır.[1]

Rus Deniz Kuvvetleri, Sovyetler Birliği?nin çöküşüyle birlikte büyük bir krize girmiştir. Bu kriz, zamanında dünyanın ikinci büyük donanması olan Sovyet donanmasını, ülkenin büyüklüğü ve menfaatleri ile tutarlı olmayan orta ölçekli, idamesi zor ve herhangi bir askeri görevi yapmaktan uzak bir donanma haline getirmiştir. Her ne kadar, Rus liderler stratejik önemi olan unsurlarını idame etme konusunda bir öncelik tanımlamışlarsa da Kursk faciası gibi birçok örnek, günümüze kadar bu konuda çok da başarılı olunamadığını göstermektedir.

Nitekim 1997 yılında Koramiral Valery Aleksin tarafından kaleme alınan makalede Rus donanmasının durumu şu sözlerle özetlenmektedir:

Geçtiğimiz altı yılda, donanmamız yarıya indi. (?) Yakın deniz gemileri ve ganbotlar filonun %57?sini oluşturuyor; okyanusta harekât yapabilen gemilerin oranı %18,7. Gemi inşa kapasitemiz de düştü. 1990 yılına kadar her yıl beş ilâ altı nükleer denizaltı ve beş adede kadar majör su üstü gemisi denize indiriyorduk. 1990 yılından beri bir SSBN denize indirmiş değiliz. 1991 yılından beri yalnızca bir SSN, (Severodvinsk) ve bir SSBN (Yuri Dolgoruk) kızağa koyabildik.

Eğer finansman, yakıt durumu ve tersaneleri eski haline getiremezsek 21. yüzyılın başlarında elimizde en çok 6 ilâ 8 adet harekâta hazır SSBN kalacak. (?) Bundan başka 20?25 göreceli olarak modern çok maksatlı SSN ve 10 civarında konvansiyonel denizaltımız olacak. Harekâta hazır su üstü gemilerine gelince, elimizde 1 uçak gemisi, 2 ? 3 güdümlü füzeli kruvazör, 7?10 güdümlü füzeli destroyer, 10 ? 12 güdümlü füzeli firkateyn ve 30 mayın tarayıcı ile 30 -40 hücumbot kalacak. Bu gemiler beş yalıtık deniz ve okyanus harekât alanına yayılacak ve bu alanlar arasında manevra yapma şansları olmayacak.

2000 yılında Baltık denizindeki deniz gücümüz İsveç?in yarısı ve Almanyanın üçte biri ilâ dörtte biri nispetinde olacak. Karadeniz?de deniz gücümüz Türkiye?nin yarısı kadar olacak, ana Karadeniz Filosu üssü olarak Sivastopol?u kaybedersek[2] bu oran dörtte bir ilâ beşte bir nispetine gerileyecek. Toplam Donanma muharebe potansiyelimiz İngiltere ve Fransa?ya eşit olacak. Münhasır ekonomik zon ve kıta sahanlığımızın bu ülkelerinkine nazaran 15 ? 20 kat fazla olduğu göz önünde tutulursa sınırlarımızı savunmak ve deniz menfaatlerimizi korumak konusunda nispi olarak daha düşük bir kabiliyetimiz olacaktır.[3]

Project 20380 Stereguschy korvetinin kızağa konduğu 2001 yılı, Rus donanmasının sorunlarının açıkça tanımlanmaya başlandığı, geleceğe dönük planların yavaş da olsa hayata geçirilmeye başladığı bir yıldır. Donanmanın etkinliğinin aynı işlevleri yürüten kontrol idarelerinin birleştirilmesi ve ilgası ve eski silah sistemleri ve gemilerin hizmet dışına çıkarılması yoluyla artırılması beklentisi bulunmaktadır. Bu mütevazı beklentilerin yanı sıra geleceğe dönük iddialı planlar da mevcuttur. Nitekim zamanın Rus Deniz Kuvvetleri komutanı Oramiral Vladimir Kuroedov bu planı aşağıdaki şekilde açıklamaktadır:

?Rusya 12?15 SSBN, 50 nükleer güçlü taarruz denizaltısı ve 35 dizel denizaltı ile 70 adet okyanusta harekât yapabilen su üstü savaş gemisine sahip olmalıdır. (?) bu hedefin gerçekleşebilmesi için Rus Deniz Kuvvetleri savunma bütçesinden en az %25 nispetinde pay almalıdır (hâlihazırda mevcut nispet %12 civarında bulunmaktadır).?[4]

Rus Donanmasının yukarıda çerçevesi çizilen durumunda 2004 yılına gelindiğinde esasa dair bir değişiklik söz konusu değildi. Donanmaya katılan ve/veya kızağa konan yeni platformların sayısı, idame güçlükleri, modernizasyon gereği, harekât ihtiyaçlarını karşılayamama gibi nedenlerle servis dışına çıkarılan platform sayısına göre çok daha azdı. Başka bir deyişle, Rus donanması kan kaybetmeye devam ediyor ve aslen en büyük çaba envanterdeki platformları idame ettirmeye harcanıyordu:

?Rus Deniz Kuvvetleri su üstü unsurları Sovyetler Birliği?nin çöküşünden beri birçok kez azaltılarak savaşa hazırlık düzeyleri hatırı sayılır ölçüde düşmüştür. Filo komutası, yaşanan ciddi finansman sıkıntısı karşısında, Stratejik Nükleer Deniz Kuvvetlerinin idame ettirilmesini birinci öncelik olarak belirleyerek konvansiyonel su üstü kuvvetlerine bütçeden çok az tahsisat ayırmıştır. Her ne kadar, Kuzey ve daha az olmak üzere Pasifik Okyanusu Filosu nükleer denizaltılara kıyı sularında destek sağlayabilseler de Baltık ve Karadeniz Filoları geçtiğimiz birkaç yıl içinde filotilla düzeyine kadar indirilmiştir ve en mütevazı askeri maksatları bile karşılamaları güç görünmektedir.?[5]

Yukarıda genel hatları verilen durumun düzeltilmesine yönelik olarak planlanan ve/veya yürütülen Rus Deniz Kuvvetleri programları üç ana başlıkta formüle edilmektedir:

1. Donanma Geliştirme Planları 2040?2050

2. Silahlanma Programı 2010

3. Filo İnşası ve Yeniden-donatım Programı 2015.[6]

Rus Savunma Bakanlığı tarafından hazırlanan ve Rus Donanmasının 2040 ? 2050 projeksiyonunu ortaya koyan belgede, ?çok maksatlı düşük deplasmanlı su üstü gemilerinin, özellikle de korvet ve firkateyn sınıfı platformların uzun vadeli üretiminin genişletilmesi?nin öngörüldüğü iddia edilmektedir.[7] ?Deniz Kuvvetleri Komutanı, Vladimir Kuroyedov, Filo İnşası ve Yeniden-Donatım Programın filonun neredeyse tamamının yenilenmesini öngördüğünü ifade etmektedir. Bu yeni inşaat aşaması denizcilik ve okyanus zonlarından ziyade kıyı zonlarına odaklanmaktadır.?[8]

Bu dönemde Rus donanmasının geleceğine ilişkin umutsuzluk halinin devam ettiği görülmektedir. 1990?lı yıllara damgasını vuran mali krize bir de yeni jeopolitik gelişmelere uyumlu yönetim eksikliğinin eklenmiş olduğu değerlendirilmektedir. Bu sorunlar, projeksiyon planlarının da sorgulanmasını beraberinde getirmiştir:

?Öte yandan, ?ciddi finansman sıkıntısı ve buna eşlik eden açık bir askeri doktrin eksikliği ve üst yönetim saflarında istikrarsızlık bahse konu planlarda belirlenmiş olan hedeflerin tümüne erişilemeyeceğini düşündürmektedir. Dolayısıyla da muhtemelen Rus Deniz Kuvvetleri?nin belkemiğini önümüzdeki birçok yıl boyunca Sovyet döneminde inşa edilmiş veya inşaatına başlanmış gemiler teşkil edecektir.?[9]

Rus Deniz Kuvvetleri, 2000?li yılların ilk yarısına erişildiğinde, Sovyetler Birliği?nin dağılmasından beri geçen yaklaşık 15 sene içerisinde sürekli devam eden kan kaybını çok daha umutsuz sözlerle ifade etmeye başlamışlardır:

?Şubat 2005?te, Rus Deniz Kuvvetleri Komutanı Vladimir Kurodeov, bir kurmay toplantısında mevcut idame düzeylerinin sürmesi durumunda 2010 yılından sonra su üstü gemi sayısında kaçınılmaz olarak büyük bir azalma meydana geleceğini ve 2020 tarihi itibariyle filoda hizmet verebilecek durumda en çok 50 gemi kalacağı konusunda uyarıda bulunmuştur.?[10]

Mali sıkıntılar ve diğer idari nedenlerden ötürü bahse konu planlara uygun bir atılımdan söz etmek mümkün değildir. Bununla birlikte, Rus Deniz Kuvvetleri?nin iki temel konuda planlara elden geldiğince sadık kalmaya çalıştığı görülmektedir:

a) Deniz kuvvetlerinin stratejik kabiliyetinin belkemiğini oluşturan kıtalararası balistik füze taşıyan nükleer denizaltıların idame ettirilmesi

b) Kıyı suları ve iç denizlerde karakol görevi üstlenebilecek genel maksat korvet sınıfı gemilerin inşaatına artan oranda devam edilmesi

Yakınlarda açıklanan 2007 yılı bütçesinde bu konuda iyileştirici önlemler varlığını hissettirmektedir. Rusya Savunma Bakanı Sergei Ivanov?un açıklaması yukarıdaki modeli destekler niteliktedir:

?2007 yılında, silahlanmaya 300 milyar ruble (11 milyar ABD Doları) tahsis edilecektir; bu da denizaltılardan mermilere her kalemden büyük alımlar yapılacağı, bundan başka araştırma ve inşa programlarına devam edileceği anlamını taşımaktadır. (?) Silahlanmaya ayırdığımız kaynaklarımızın büyük kısmı donanmamıza verilecek olup bunun en az yüzde ellisi denizaltı birliklerimize tahsis edilecektir.?[11]

Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin, 10 Mayıs tarihli ulusa sesleniş konuşmasında, Rusya?nın 2006 yılında iki yeni stratejik nükleer denizaltıyı hizmete alacağını belirtmiştir.[12

Putin, 16 Kasım 2006?da Rus Ordusu ve Donanması?nın Sovyet dönemi sonrası finansman sıkıntısı ve düşük moral durumundan kurtulduğunu ve artık modernizasyona hazır olduğunu belirtmiştir. ?Yamama ve temel idame dönemi artık geride kaldı. Ordumuz ve donanmamız güç, kuvvet ve özgüven kazandı.?[13]

Rus Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Vladimir Masorin, donanmanın yeni profilini şu şekilde açıklamaktadır:

?Eskiyen stratejik denizaltıları değiştirmek önümüzdeki beş yıl boyunca askeri gemi inşa önceliğimiz olmalıdır. (?) Bütçemizin büyük bölümünü yeni denizaltı inşasına ayırmaktayız. (?) Rusya, devasa güdümlü füzeli kruvazörler yerine küçük ve orta ebatlı su üstü gemileri inşasına devam edecektir. (Kruvazörlerimiz) zaten var ve bunları idame ve modernize edeceğiz.?[14]

Nitekim maddi sıkıntılara rağmen Proje 20380 Stereguschy korvetlerinin inşasına göreceli olarak tutarlı bir biçimde devam edilmektedir. 10 Kasım tarihinde bu korvetlerden dördüncüsünün kızağa konma töreni yapılmış, sınıfının ilk gemisi olan Stereguschy deniz denemelerine başlamıştır. Korvetlerin inşa edildiği Severanaya Tersanesinin bağlı bulunduğu UIC Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Aleksandr Viktorovich Gnusarev kendisiyle yapılan mülakatta bu hususu aşağıdaki şekilde dile getirmiştir:

?Her şey programa uygun olarak finanse ediliyor. Bu Rus Donanması için amaçlanan yeni projenin ilk gemisi ve onun finansman biçimi Donanmanın ciddi olarak bu gemilerden çok sayıda elde etme beklentisinin bir göstergesidir.?[15]


1.2. Korvet sınıfı gemilerin geleceğin Rus donanması askeri doktrinindeki yeri

Rus tersanelerinde korvet sınıfı gemi inşaatının, firkateyn ve daha büyük deplasmanlı gemilere ilişkin projelere nazaran daha sorunsuz yürütülmesinin üç temel nedeni bulunmaktadır. Bunlardan ilki, giderek yaşlanan ve idame edilemez duruma gelen Sovyet dönemi su üstü unsurlarının yıllara sari olarak değiştirilerek yerine Rus doktrinine uygun yeni bir donanmanın kurulabilmesi konusunda maliyet-etkin platformlara acilen ihtiyaç duyulmasıdır. Kuvvetin genel taleplerini asgari olarak karşılayabilecek göreceli olarak ucuz platformlar, yeni Rus donanmasının kurulmasına kadar geçen süre içerisinde önemli bir boşluğu ekonomik bir biçimde doldurabilirler.

İkinci neden ise Karadeniz havzasının (ve Hazar Denizinin) ve Baltık Denizi?nin enerji üretim ve nakil bölge ve hatları için bir düğüm noktası haline gelmiş olmasıdır. ?Kazakistan?da yeni petrol yataklarının işletime açılmasıyla, Karadeniz geçişli petrol trafiğinin (?) 200 milyon tonu bulacağı beklenmektedir. (?) Karadeniz?de günde yaklaşık 300 ? 400 gemi uluslararası ticaret maksadıyla seyir halindedir.?[16] Nitekim Donanma Komutanı Amiral Vladimir Masorin, Proje 20380 sınıfı korvetlerden ilki olan Stereguschy?nin denize indirme töreninde yaptığı konuşmada "Bu sınıf [proje 20380] gemiler, Rusya?nın enerji güvenliğinin sağlanmasına yardımcı olacaktır. (?) Korvetler, özellikle de Baltık Denizi ve Karadeniz?deki petrol ve gaz nakil rotalarını koruyacaktır? demiştir.[17] Enerji nakil hatlarının güvenliği meselesi Rusya için birinci öncelikli dış politika konularından birisini oluşturmaktadır.

Terörizm ve kaçakçılık gibi asimetrik tehditlere karşı anavatan savunmasında silah ve sensör yükü, denizde kalma süresi vb. parametreler ışığında hücumbot ile firkateyn büyüklüğündeki platformlar arasında yer alacak, genel maksatlı hafif, hızlı ve etkin platformlara dair küresel ölçekte bir ihtiyaç tanımlaması yapılmış olması ise üçüncü nedeni oluşturmaktadır. Nitekim ABD, İngiltere, Baltık, Güneydoğu Asya, Körfez ülkeleri ve ülkemizde yürütülen projelerde karakol gemisi ve korvet sınıfında birçok yeni proje yürütülmektedir.

Genel olarak bu ülkelerin envanterlerinde bulunan mevcut platformlar, üçüncü başlıkta irdelediğimiz asimetrik tehditlere karşı uzmanlaşmış, yeterli veya ekonomik platformlar değildir. Bahse konu tehditlere mukabele etme konusunda hücumbot sınıfı tekneler, denizde kalış sürelerinin azlığı, silah ve sensör sistemlerinin yetersizliği ve açık denizlerde ve ağır deniz durumlarda operasyon zafiyetleri nedeniyle yetersiz kalmaktadır. Öte yandan, aslen konvansiyonel tehditlere karşı ve mahdut sayıda bulunan firkateyn sınıf platformların, karakol görevi icra etmeleri etkin ve ekonomik değildir.

Rus donanması, Sovyet döneminde Batı sınıflandırmasına göre korvet olarak adlandırılabilecek (orta tehdit şartlarında su üstü savunma, denizaltılara karşı savunma, hava savunma, karakol görevlerinden en az ikisini yerine getirebilecek ebatta) birçok platform kullanmış ve bu platformları birçok ülkeye ihraç etmiştir. Bu platformlar arasında daha çok hücumbot, korvet arası platformlar olarak görülebilecek Proje 1124 (Grisha), 1331M (Parchim II), Proje 1234 (Nanuchka) sınıfı gemiler ve korvet kavramına göreceli olarak daha yakın Project 50 (Riga) sınıfı platformlar bulunmaktadır. 1990?lı yıllarla birlikte bahse konu platformların büyük bölümü servis ömürlerini tamamlamış ve Baltık Denizi ve Sivastopol limanlarında kaderlerine terk edilmişlerdir. Bu açıdan Rus donanmasının büyük bir açığı söz konusudur. Hazar denizi için Proje 21630 Buyan Sınıfı platformları envantere almaya başlayan Rusya, korvet konusunda tercihini Proje 20380 (Stereguschy) yönünde kullanmıştır.

?(?) Bu, batılı orduların kıyı savaşına bağlılıkları ile kolaylıkla açıklanabilir; bu da bir ülkenin hasım ülkenin kıyı sularında etkin deniz savaşı yürütmek için hazırlıklı olmasını ima etmektedir. Bu gözde eğilimin Amerikan versiyonu başka söze yer bırakmamaktadır: ?İleriden... Denizden? (Forward? From the sea). Açıkçası, Rusya batılı stratejistlerin bu planlarını görmezden gelemez. Dolayısıyla da Proje 20380 korvetlerinin Rusya?nın yaklaşma ve kıyı sularında temel korunma aracı haline geleceğine inanmak için iyi gerekçeler mevcuttur.?[18]

Bu doğrultuda Rus Deniz Kuvvetleri ve Savunma Bakanlığı yetkilileri kararlılıklarını çeşitli vesilelerle dile getirmişlerdir. ?Rusya Deniz Kuvvetleri komutanı, Saint Petersburg?daki MVMS-2005 [International Naval Exhibition 2005] fuarından önce bu tür bir gemiye duyulan ihtiyacı açıklamıştır. Rusya Federasyonu Savunma Bakanlığı, Gemi, Deniz Silahları ve Askeri Donanım Sipariş ve Teslimat Müdürlüğü Başkanı Anatoliy Shlemov gazetecilere, Donanma Komutanı Vladimir Kuroyedov?un en az 20 korvet inşa edileceğini söylediğini belirtmiştir.[19]

Önemli Not: Bütün hakları saklıdır © Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

Dipnotlar

[1] Sailing the Seven Seas, Yüzbaşı Vladimir GUNDAROV, 20 Ekim 2004, Ria Novosti

[2] Sivastopol deniz üssü, Ukrayna ve Rusya arasında yapılan ikili antlaşma ile 2017 yılına kadar Rus Donanması tarafından kullanılmaya devam edecektir. Rusya, her ne kadar bu antlaşmayı uzatma eğilimde olsa da Ukrayna?daki gelişmeler ışığında Novorossiysk limanında yeni bir deniz üssü kurma çabalarına hız vermiştir.

[3] Russia Needs a Strong Navy, Rear Admiral Valery Aleksin, Russian Navy, Proceedings, Aralık 1997

[4] INTERFAX, 17 Nisan 2001; aktaran Kaynak, Jane?s Defence Weekly, 18 Nisan 2001)

[5] Mikhail Barabanov, A Survey of Russian Naval Forces: The Surface Fleet in Decline, Moscow Defense Review, No.2, 2004, s.8

[6] a.g.y.

[7] a.g.y., V. Kuroedov ile söyleşi, Gazeta, 28 Ocak 2004

[8] a.g.y. V. Kulikov. ?Nevidimku uvidiat v Rossiiy.? Rossiyskaya Gazeta, 14 Şubat 2004

[9] a.g.y.

[10] Safronov I. Russian fleet threatened with reductions by 2020 // Kommersant, 7 Şubat 2005, aktaran Mikhail Barabanov, The Russian Military: Still Saving for a Rainy Day, Moscow Defense Review, No.1, 2005

[11] Russia?s 2007 Defense Budget Focuses on Rearmament: Minister, 21 Kasım 2006, Agence France-Presse

[12] Russia prioritizes strategic forces on security agenda, RIA Novosti, 17 Kasım 2006

[13] Putin Gives Thumbs-Up to Modern Russian Army, Reuters, 17 Kasım 2006

[14] Modernization of submarine fleet a priority - Navy Commander, RIA Novosti, 3 Mayıs 2006

[15] Aleksey NIKOLSKI, UIC Yönetim Kurulu Başkanı Aleksandr Viktorovich Gnusarev ile Söyleşi, Access to Stock Exchange is a matter of time, Vedomosti, 11 Nisan 2005.

[16] Ora. Yener Karahanoğlu ile söyleşi, Denizlerdeki Güvencemiz: Türk Deniz Kuvvetleri, Savunma ve Havacılık, Sayı 115, Cilt 20, 2006, s.12

[17] St. Petersburg shipyard launches new corvette for Russian Navy-1, Ria Novosti, 16 Mayıs 2006

[18] Alexander Mozgovoi, Military Parade muhabiri, http://warfare.ru/?linkid=2179&catid=271

[19] Vladimir Karnozov: "A New Corvette for the Russian Navy: Project 20382 Incorporates Latest Advances in Russian Shipbuilding, Moscow Voyenno-Promyshlennyy Kuryer in Russian, 13 Temmuz 05, www.rmsmc.com/military/


Salı, Haziran 06, 2006

 

Yunanistan Deniz Kuvvetlerinin büyük parça savaş gemileri

Hakan Gürel
20 Nisan 2005

Yunanistan Deniz Kuvvetlerinin büyük parça savaş gemileri (major combattant) Hydra (MEKO-200HN) sınıfı x 4 ve Elli (Kortenaer) sınıfı x 10 olmak üzere toplam 14 firkateynden oluşmaktadır. Kimon (Charles F. Adams) sınıfı hava savunma destroyerleri servis dışına çıkarılmışlardır. Knox'lar için de aynı durum söz konusudur.

Bu gemileri ele alalım:

Hydra (MEKO-200HN) sınıfı genel maksat firkateyni:

Yorum: Aşağıda genel özellikleri verilen Hydra sınıfı gemiler, Yunan Donanmasının en gelişmiş büyük parça gemileridir. MEKO-200 konsepti ile Portekiz, Türkiye ve Yunanistan, daha sonra ANZAC programı ile Yeni Zelanda ve Avustralya benzeri tekneleri almışlardır. Hydra serisi bizdeki Yavuz (MEKO-200TN-Track I) Sınıfı gemilere göre gelişmiş silah (Mk-48 VLS) ve sensör (STIRx2) sistemlerine sahiptir. Ancak Salih Reis (MEKO-200TN-Track-IIA/B) sınıfına göre (Mk-41 VLS) özellikle hava savunma (teorik ESSM kabiliyeti Hydra->16, Salih Reis->64) yetenekleri sınırlıdır. Henüz bir modernizasyon düşünülmemektedir. Gemilerdeki VDS (Değişken Derinlik Sonarı) kabiliyeti bizde yalnızca bazı Deniz Şahini helikopterlerimizde bulunmaktadır.

FFG HYDRA (F 452)
FFG SPETSAI (F 453)
FFG PSARA (F 454)
FFG SALAMIS (F 455)

http://www.hellenicnavy.gr/Ships%20Photos/F-453.JPG

http://www.hellenicnavy.gr/Ships%20Photos/F-454.JPG

Deplasman (Tam Yükle): 3403.6 ton
Boyutlar (m): 117x14.8x6 m.
Menzil (nm): 4100 (16 kn ile)

Ana Makineler: CODOG; 2 GE LM 2500 gaz türbinli motor; 60,000 hp (44.76 MW); 2 MTU 20V 956 TB82 dizel; 10,420 hp(m) (7.66 MW)
Hız: 31 gaz; 20 dizel.

Mürettebat: 173 (22 subay)

Silah Donanımı
Füze:
SSM: 8 McDonnell Douglas Harpoon Block 1C; 2x4
SAM: Raytheon NATO Sea Sparrow Mk 48 Mod 2 VL; 16 füze

Top:
1 x FMC 5 in (127 mm)/54 Mk 45 Mod 2A
2 x GD/GE Vulcan Phalanx 20 mm Mk 15 Mod 12

Torpido: 6-324 mm Mk 32 Mod 5 (2x3). Honeywell Mk 46 Mod 5; ASW.

Karşı Tedbirler: Dekoy: 4 Mk 36 Mod 2 SRBOC çaf lançeri. SLQ-25 Nixie; torpido yanıltma düzeneği.
ESM: Argo AR 700; Telegon 10; intersept.
ECM: Argo APECS II; karıştırıcı.

Muharebe veri sistemleri: Signaal STACOS Mod 2; Link 11 ve 14.

Silah Kontrol: 2 Signaal Mk 73 Mod 1 (SAM). Vesta Helo transponder, OTHT datalinki. SAR-8 IR arama. SWG 1 A(V) Harpoon LCS.

Radarlar: Hava arama: Signaal MW08; 3D; F/G-band.
Hava satıh arama: Signaal/Magnavox; DA08, F-band.
Seyrüsefer: Racal Decca 2690 BT; ARPA; I-band.
Atış kontrol: 2 Signaal STIR; I/J/K-band.
IFF: Mk XII Mod 4.

Sonar: Raytheon SQS-56/DE 1160 ve VDS.

Helicopter: 1 x Sikorsky S-70B-6 Aegean Hawk. (Mk-46 torpido ve Penguin AsuW güdümlü füze)

Elli (Kortenaer) Sınıfı Genel Maksat Firkateynleri

Yorum: Elli sınıfı gemiler, bir kısmı inşa edilirken alınmış olmakla birlikte genelde Hollanda Kraliyet Donanması tarafından servis dışına çıkarılan teknelerdir. Gemilerin sensör, muharebe veri ve kontrol sistemleri ve silah sistemlerinin modernizasyon ihtiyacı bulunmaktadır. Buna yönelik olarak önceki iki modernizasyon projesi (2 x 76 mm top ve 2 x Phalanx CIWS) F-450 ve 451 dışında bütçe yeresizliği nedeniyle rafa kaldırılmıştır. İkinci olarak gemilere ESSM kabiliyeti kazandırılmak istenmişse de bundan da vazgeçilmiştir (süresiz ertelenmiştir). Son olarak yürüyen proje ise sensör, savaş harekat merkezi ve iletişim kabiliyetlerinin güncelleştirilmesine yönelik olup halihazırda Thales önderliğinde sürmektedir. Sensör yenileştirmesi ile ne tür bir kabiliyet kazanılacağı, Link 16 hariç olmak üzere belli değildir. Stir atış kontrol ailesinin en ilkel örneklerini havi olan gemilerin, Salih Reis sınıfı firkateynlerimizde kullanılan Stir asgari seviyesine getirileceği beklenebilir. Öte yandan, Phalanx CIWS sisteminin RAM ile değiştirilmesi planı da henüz hayata geçmiş değildir. Tüm Yunan Donanmasında olduğu gibi bu gemiler de lojistik bir kabus örneği olarak dünyada artık yaygın kullanımı olmayan motorlarla teçhiz edilmişlerdir. Öte yandan bizde Yavuz sınıfı hariç tüm firkateynlerimiz (Perry dahil) LM-2500 motorları kullanmaktadır. Olası Spruance alımında da bu husus bir avantaj olacaktır. Zira Spruance'ların da ana makineleri LM-2500 gaz türbinli motorlardır. Bu sınıfın bir dezavantajı da şüphesiz SH-60 Seahawk (ya da Yunan Donanmasındaki adıyla Aegean Hawk) kabiliyetinin olmaması bunun yerine AB-212 altyapısına sahip olmasıdır. Son haberlere göre bu sınıftan 2-4 adet geminin Pakistan Deniz Kuvvetlerine satışı söz konusudur.

FFG ELLI (F 450)
FFG LIMNOS (F 451)
FFG ADRIAS (F 459)
FFG AEGEON (F 460)
FFG NAVARINON (F 461)
FFG KOUNTOURIOTIS (F 462)
FFG BOUBOULINA (F 463)
FFG KANARIS (F 464)
FFG THEMISTOKLIS (F 465)
FFG NIKIFOROS FOKAS (F 466)

http://www.hellenicnavy.gr/Ships%20Photos/F-450.JPG

http://www.hellenicnavy.gr/Ships%20Photos/F-459.JPG

Deplasman (Tam Yükler): 3688 ton
Boyutlar: 130.5x14.6x6.2
Menzil (nm): 4700, 16 kt

Ana makineler: COGOG; 2 RR Olympus TM3B gaz türbini; 50,880 hp (39.7 MW): 2 RR Tyne RM1C gaz türbini
Hız: 30 kt
Mürettebat: 176 (17 subay)

Silah Donanımı:
Füzeler:
SSM: 8 McDonnell Douglas Harpoon (2x4)
SAM: Raytheon NATO Sea Sparrow; 24 füze

Top:
1 veya 2 (450, 451) OTO Melara 3 in (76 mm)/62 compact
1 veya 2 (450, 451) GE/GD Vulcan Phalanx 20 mm Mk 15 6-barrelled
(Körfez savaşı öncesi modernize edilen F-450 ve 451'de ikişer adet 76 mm ve Phalanx sistemi mevcuttur.)

Torpido: 4-324 mm Mk 32 (2x2). 16 Honeywell Mk 46 Mod 5; ASW

Karşı tedbirler: Dekoy: 2 Loral Hycor Mk 36 SRBOC çaf lançerleri.
ESM: Elettronika Sphinx and MEL Scimitar; intersept.
ECM: ELT 715; karışıtırıcı.

Muharebe veri sistemleri: Signaal SEWACO II; Links 10, 11 ve 14.

Radarlar:
Hava arama: Signaal LW08; D-band
Satıh arama: Signaal ZW06; I-band.
Atış kontrol:
Signaal WM25; I/J-band;
Signaal STIR; I/J/K-band

Sonar: Canadian Westinghouse SQS-505

Helikopter: 2 AB 212ASW.

SONUÇ:

Genel bir ifade ile Yunan Donanması ile Türk Donanması arasında büyük parça gemiler üzerinden bir karşılaştırma yapıldığında (Olası Spruance destroyerleri, mevcut Aviso korvetleri ve inşasına başlanan MİLGEM büyük resme dâhil edilmese bile) ibreler donanmamız lehine görünmektedir. Buna ek olarak, özellikle Genesis projesinin yarattığı katma değer, LM-2500 motorlarına TEI katkısı, Sonar, Bora sistemi gibi milli ağırlıklı sistemler iki donanma arasındaki makası Türkiye lehine daha da açmaya adaydır.

 

Yunan Deniz Kuvvetleri - FAC/FPB ve Korvet/Karakol Gemileri

Hakan Gürel
20 Nisan 2005

Yunanistan Donanmasının hücumbot ve hızlı karakol gemileri ile korvet ve karakol gemilerine ilişkin olarak açık kaynaklara dayanarak yaptığım sınırlı bir analizi paylaşmak istedim...

FAC/FPB filosu

Yunan FAC/FPB filosu fena halde yaşlanmaktadır. Yeni imalat toplam 5 adet Roussen (Super Vita) dışında kalan filo ciddi modernizasyon gerektirmektedir. Filoda farklı SSM tercihleri (MM-38, MM-40, Penguin, Harpoon) göze çarpmaktadır. Bunun yanı sıra yarı ömür modernizasyonu çerçevesinde bazı teknelerde bulunan MM-38 SSM'ler Penguin Mk2 Mod3 ile değiştirilmiştir. Bazılarına ise muhtemelen başka gemilerden çıkma Harpoon'lar yerleştirilmiştir. Aynı teknelerde farklı SSM kabiliyetli karışık sınıflar oluşturulmasının taktik, lojistik ve operasyonel sorunları beraberinde getirdiği değerlendirilmektedir. Sensör ve savaş yönetimi kabiliyetlerinde bir modernizasyon planlanmamaktadır. ESM sistemleri üzerinde durulmaktadır.

Roussen (Super Vita) x 5

MM-40 Exocet Block 2 x 8, RAM, Oto Melara 76/62 Super Rapido, 2xOtoBreda 30 mm

http://www.futura-dtp.dk/FLEET/images/skibe/SuperVita.jpg

Karşı tedbirler: Dekoylar: 2 x Loral Hycor Mk 36 SRBROC chaff launcher.
ESM: ARGO AR 900; intercept.
Muharebe veri sistemleri: Signaal Tacticos, Link 11.
Silah Kontrol: Signaal Mirador optronik yönlendirici.
Radar: Hava/satıh arama: Thomson-CSF MW-08, G-bandı; Satıh: Signaal Scout Mk2 LPI, I bandı;
Seyrüsefer: Litton Marine Bridgemaster; I-bandı.
Atış Kontrol: Signaal Sting; I/J-bandı

Bu teknelerin çoktan teslim edilmesi gerekirken (ilk üçü 2003, 2004; diğer ikisi 2006?2007) ne resmi sitelerinde envantere girdiklerine dair bir kayıt ne de tersane görüntüleri dışında donatılı bir resimlerini bulmak olanaklı değildir.

Votsis (Combattante IIa, Type 148) x 6

Deplasman: 265 ton tam yükle
Ebat: 47 × 7 × 2.7 metre
Exocet MM-38 x 4 (P72,73,76,77) ve Harpoon x 4 (P-74, 75) SSM, Oto Melara 76/62 ve Bofors 40L/70

http://www.hellenicnavy.gr/Ships%20Photos/P-72.JPG

http://www.hellenicnavy.gr/Ships%20Photos/P-75.JPG

Karşı tedbirler: Dekoylar: Wolke chaff launcher.
ESM: Thomson-CSF DR 2000S; intercept.
Muharebe veri sistemleri: PALIS veLink 11.
Silah Kontrol: CSEE Panda optik yönlendirici. Thomson-CSF Vega PCET sistemi, füze ve toplar.
Radar: Hava/satıh arama: Thomson-CSF Triton; G-bandı; 2 m2 hedef için 33 km (18 deniz mili).
Seyrüsefer: SMA 3 RM 20; I-bandı.
Atış Kontrol: Thomson-CSF Castor; I/J-bandı

1973-74 yıllarında imal edilen bu tekneler Alman Donanmasında hizmet verdikten sonra 90'lı yılların ortalarında Yunan Deniz Kuvvetlerine transfer edildiler.

Laskos (Combattante III) x 9 (orijinali 10)

Deplasman: 359 ton standard; 425 tam yük (P 20-23); 329 standard; 429 tam yükle (P 24-29)
Ebat: 56.2 × 8 × 2.1 metre
Exocet MM38 x 4 (P20-23) ve Penguin Mk2 Mod3 x 6 (P-24-29) SSM, Oto Melara 76/62, Emerson Electric 30 mm (ikiz) x2 ve 533 mm AEG SST-4 torpido x 2)

http://www.hellenicnavy.gr/Ships%20Photos/P-20.JPG

http://www.hellenicnavy.gr/Ships%20Photos/P-29.JPG

Karşı tedbirler: Dekoylar: Wegmann chaff launchers.
ESM: Thomson-CSF DR 2000S; intercept.
Silah kontrol: 2 CSEE Panda optik yönlendirici (30 mm toplar). Thomson-CSF Vega I veya II sistemi(P 20-P 23). NFT PFCS-2 (P 24-P 29).
Radarlar: Satıh arama: Thomson-CSF Triton; G-band; 2 m2 hedef için menzil 33 km (18 deniz mili).
Seyrüsefer: Decca 1226C; I-band.
Atış Kontrol: Thomson-CSF Castor II; I/J-band; 2 m2 hedef için menzil 31 km (17 deniz mili). Thomson-CSF Pollux; I/J-band; 2 m2 hedef için menzil 31 km (17 deniz mili).

70'li yıların sonu ile 80'li yılların başında imal edilmişlerdir. Son altısı Skaramanga/Yunanistan'da inşa edilen teknelerden birisi P-25 başka bir gemiyle çarpışarak batmıştır. (10-1=9)

Envanter dışı bırakılan hücumbotlar ve torpido botlar

Anninos (Combattante II) x 0 (orijinali 4)

Exocet MM-38 x 4, Oerlikon 35 mm (ikiz) x 2, 533 mm torpido x 2
Hücumbotlar servis dışıdır. GKRY'ne transferi düşünülmüşse de gerçekleştiğine dair bir bilgi bulunmamaktadır.

Hesperos (Jaguar) Torpido Botlar x 0 (orijinalinde 4)
Bofors 40L/70 x 2, 533 mm torpido Mk-8 x 4
Radar: Decca 1226

Nasty x 0 (orijinalinde 4)
Bofors 40L/70 x 1, Rheinmetall 20 mm, 533 mm torpido Mk-14 veya Mk.23 x 4
Radar: Decca 1226



Korvet ve Karakol Gemileri

Yunanistan Donanmasında her ne kadar "Thetis" Jane's Fighting Ships'de öyle anılsa da korvet bulunmamaktadır. Düşük tonajları, eski silah ve sensör sistemleri, ASW zaafları nedeniyle Thetis, Osprey ve Asheville sınıfı tarih öncesi, sonarsız ya da yetersiz sonarlı tekneler korvet ya da ASW kabiliyetli karakol gemisi olarak değerlendirilemez. Nitekim ganbot olarak adlandırılmaktadırlar. 575 tonluk karakol gemisi yeni imal Pyrpolitis'lerde sonar bulunmamaktadır. SSM takılması mümkün olsa da sensörleri yeterli değildir ve bu yönde bir program mevcut değildir. Yunan Donanmasında sonar kabiliyetli kıyı savunma unsurları yok denecek kadar azdır.

Niki (Thetis, Type 240) x 3 (orijinali 5)

Deplasman: 575 ton standart; 732 tam yükle
Ebat: 70 × 8.2 × 2.7 metre

4 Breda 40 mm/70 (2 ikiz); 2-12.7 mm MG; 6-324 mm Mk 32 (2 üçlü) tüp; 4 Honeywell Mk 46 torpido, depth charge, A/S havan kaldırılmış yerine 40 mm top konulmuştur.

http://www.hellenicnavy.gr/Ships%20Photos/P-62.JPG

Karşı tedbirler: ESM: Thomson-CSF DR 2000S; intercept.
Silah kontrol: Signaal Mk 9 TFCS.
Radar: Satıh arama: Thomson-CSF TRS 3001; E/F-band.
Seyrüsefer: Kelvin Hughes 14/9; I-band.
Sonar: Atlas Elektronik ELAC 1 BV

Teknelerin yapım yılı 1961-62'dir. Modernizasyon ile A/S havanı çıkarılmıştır, peyderpey envanterden kaldırılmaktadır.

Armatolos (Osprey) x2

Deplasman: 555 ton
Deplasman Tam Yükle: 563.8 ton
Ebat: 50.8 × 10.5 × 2.6 metre
Harpoon x4 (takılabilir), 1 OTO Melara 3 in (76 mm)/62 compact; 1 Bofors 40 mm/70. Mayın döşeme tertibatı vardır.

http://www.hellenicnavy.gr/Ships%20Photos/P-18.JPG

Karşı tedbirler: Dekoylar: 2 chaff launchers.
ESM: Thomson-CSF DR 2000S; intercept.
Silah kontrol: Selenia Elsag NA 21.
Radar: Satıh arama: Thomson-CSF Triton; G-band.
Atış kontrol: Selenia RTNX; I/J-band.

Teknelerin yapım yılı 1990, Danyard A/S işbirliğiyle Yunanistan'da inşa edilmişlerdir.

Osprey HSY-55 (Pyrpolitis x 2 (1. parti) + 4 (2. parti)

Deplasman: 555 ton
Deplasman Tam Yükle: 563.8 ton
Ebat: 56.5 × 10 × 2.7 metre
Harpoon x4 (takılabilir), 1 OTO Melara 3 in (76 mm)/62 compact; 1 Bofors 40 mm/70, 2 Rheinmetall 20 mm top. Mayın döşeme tertibatı vardır.

http://www.hellenicnavy.gr/Ships%20Photos/P-57.JPG

Karşı tedbirler: Thomson-CSF DR 2000S; intercept
Silah kontrol: Selenia Elsag NA 21.
Radar: Satıh arama: Thomson-CSF Triton; I-band.

Osprey sınıfı baz alınarak geliştirilmiştir. 2. parti Osprey 55'ler ilk partiden biraz farklılık gösteriyorlar. Silah olarak üzerlerinde 1 adet 76mm OTO Melara top, 1 adet 40mm OTO Melara top, 2 adet 2m top var. Harpoon SSM takılması için uygun alt yapıları var. Özsavunma için SBROC sistemi bulunmakta. Sensör olarak Mirador, Lirod Mk atış kontrol sistemi ve 2D radar bulunuyor. Tüm bu sistemler, kullanılan TACICOS Komuta kontrol sistemi ile birlikte Thales ürünüdür.

Tolmi (Asheville) sınıfı x 2

Deplasman: 225 ton standard; 245 tam yükle
Ebat: 50.1 × 7.3 × 2.9 metre
4 Aerospatiale SS 12M SSM, 1 USN 3 in (76 mm)/50 Mk 34;1 Bofors 40 mm/70 Mk 10. 4-12.7 mm (2 ikiz) MGs.

http://www.hellenicnavy.gr/Ships%20Photos/P-230.JPG

Silah kontrol: Mk 63 GFCS.
Radar: Satıh arama: Sperry SPS-53; I/J-band.
Atış kontrol: Western Electric SPG-50; I/J-band.

Sonuç:

Yunan Deniz Kuvvetlerinin FAC/FPB ve Korvet/Karakol gemisi platformlarının acil modernizasyona ihtiyacı vardır. Türk Deniz Kuvvetleri, büyük parça savaş gemilerinde (major combattant) 4 x Yavuz + 4 x Barbaros sınıfı (Meko-200T), 8 x Gabya (Perry) sınıfı, olası 2 x Spruance, 6 x Burak (Aviso) ile 4 x Hydra (Meko-200T) ve 10 Elli (Kortenaer) sınıfı firkateyne dayalı Yunan Donanmasına karşı açık ara üstün durumdadır. TDzKK bağlısı G-sınıfı firkateynlerde bulunan SM-1 füzesi kabiliyeti de bu farkı derinleştirmektedir..

Öte yandan inceleme konumuzda özellikle korvet ve karakol gemilerinde Yunan Donanmasının başı çok ağrıyacağa benzemektedir. Hâlihazırda, hemen her liman savunma gemimizde bulunan kısıtlı sonar ve ASW yeteneklerini Burak sınıfı ile geliştiren, inşasına başlanan 10+ MİLGEM ve 400 tonluk liman savunma tekneleri ile ciddi bir atılım yapacak TDzKK'nın aksine Yunanistan'da majör savaş gemilerini liman koruma görevinden ileri hatlara taşıyabilecek, dost sularda ASW harekâtı yapabilecek kabiliyette tekne sayısı sınırlıdır veya yoktur. Bizde ise eldeki olanaklar liman ve kıyı sularını korumaya çok daha elverişlidir. Dolayısıyla majör savaş gemileri ön hatta arkalarını sağlam alarak gidebilirler.

Hücumbotlarda ise 8 x Doğan (FPB-57), 2 x Yıldız (Geliştirilmiş Doğan sınıfı), 3 x Kılıç I, 2 + 4 Kılıç II sınıfı, 8 x Kartal (Tip 141) sınıfı ile önemli bir kabiliyet sürdürülmektedir. Teknelerimiz Yunan Donanmasındakilere nazaran daha yenidir, silah ve sensör sistemleri lojistik ve operasyonel bir kâbus içermemektedir. Kılıç I (3) ve Kılıç II (6) atağımıza yanıt vermekte geciken, hatta hala geciken Yunan Donanmasının, Korvet ve karakol gemilerindeki zaafının yanı sıra modern MHV kabiliyeti de (2 adet Hunt sınıfı tekne sayılmazsa) bizdeki Edincik (Circe) ve Alanya (MHV-45) sınıfı ile karşılaştırma yapılamayacak ölçüde yerle yeksandır.

Eskiden beridir bir Yunan şehir efsanesine dönüşen bazen bizim de etkilendiğimiz Türkler donanmada geridir lafı artık fazlasıyla geçerliliğini yitirmiş görünmektedir.

This page is powered by Blogger. Isn't yours?

Listed on 
BlogShares